Asya’nın dört bir yanında uygarlıkların hüküm sürdüğü bir dönemde, Türk kızı ve yetenekli bir kılıç ustası olan Abral, bir zamanların efsanevi askeri olan babasıyla birlikte bozkırın eteklerinde yaşamaktaydı. İkisi birlikte, toplumdan uzak, huzurlu bir hayat sürerken Abral gizlice, yeni kağan olacağı düşünülen Sonhan’a kılıç dersleri vermekteydi. Ancak Sonhan’ın babası Abral’ın babasını acımasızca öldürüp onu da öldürmeye kalkışınca her şey alt üst olacaktır. Kehanetin gerçekleştiğini gören Kam, Abral’ın kabileden kaçmasına yardım edecek; atı onu Kore topraklarına götürecektir. Abral orada, sınırlarında Moğolların baskısıyla mücadele eden bir köy ile tanışır. Burada, babasıyla birlikte ticaret yollarına çıktığı günlerden tanıdığı Kihun’u yeniden görür. Bu sırada mesafeli ama etkileyici bir adam olan Taegun, Abral’ı gözetmekle görevlendirilir. İkili arasındaki atışmalar zamanla birbirlerine karşı duygulara dönüşür. Ancak Koreli şamanın torunu Seolhwa, bu yakınlığı fark eder ve kıskançlık baş gösterir.

Diğer bir tarafta Sonhan, ustası ve gizli sevgilisinin öldürüldüğünü öğrenir. Fakat yeni kağan olmak için Umay ile evlenmeye zorlanır. Moğolların baskısıyla köylerini savaşa hazırlayana dek göçebe bir şekilde savaşmaya hazır olana kadar kaçmaya karar verir. Türk kabilesi ise Sonhan’ın liderliğinde Moğolların peşine düşer; fakat onları, kamp kuran Korelilerle karıştırırlar. İşte o sırada Abral ve Sonhan uzun ayrılıktan sonra ilk kez karşılaşır. İkili Moğollara karşı birlikte savaşmaya karar verir; ancak Abral ile Taegun arasındaki yakınlık, Sonhan’ın kıskançlığı yüzünden aralarındaki iş birliğini zora sokacaktır. Savaş, çatışan duygular ve ölümün gölgesinde kehanet gerçekleşmeye devam edecektir.